Akupuntur Nedir ? Akupuntur Hangi Hastalıklar İçin Uygulanır ?
Hastalıkların tedavisi amacıyla yaklaşık 4000 yılı aşkın süredir Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerinde uygulanan akupunktur, bugün Almanya, Avusturya, Fransa ve Amerika gibi birçok batı ülkesinde de yaygın olarak kullanılıyor. Vücut üzerinde bulunan belirli noktalara iğne batırmak suretiyle uygulanan akupunktur ağrı azaltıcı, iyileştirici ve bağışıklık sisteminde düzenleyici etkisiyle birçok hastalığın tedavisinde uygulanıyor. Metabolizma üzerindeki etkileri nedeniyle kilo kontrolünde de destekleyici bir tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor.
Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki akupunktur en yaygın olarak ağrı tedavisinde etkilidir. En çok bel ve boyun ağrıları, diz, omuz ve diğer eklem ağrıları gibi kas iskelet sisteminin ağrılı sendromlarının tedavisinde kullanılan akupunktur yöntemi, aynı zamanda migren tedavisinde de etkili oluyor. Akut ve kronik ağrı kontrolünün yanı sıra; stres, depresyon, uyku bozuklukları, psikosomatik hastalıklar, kaygı ve panik bozukluklar, kekemelik ve tiklerin tedavisinde, alerjik rinit, sinüzit ve cilt döküntülerinde, bulantı, kusma, midede asit fazlalığı, kabızlık ve ishal durumlarında, baş dönmesi (vertigo) ve kulak çınlamasında, inme sonrası felç tablosunun rehabilitasyonunda tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılan bu tedavinin oldukça geniş bir uygulama alanına sahip olduğu biliniyor. Aşırı terlemeden tutun da, cinsel işlev bozuklukları ve kilo kontrolüne kadar birçok tedavide bu yöntem kullanılıyor ancak hastanın modern tıbbın bilimsel normları doğrultusunda değerlendirilmesi ve gerekli tetkik ve konsültasyonlarla kesin tanının mutlaka konmuş olması gerekiyor. Sebebi bilinmeyen hiçbir ağrı akupunkturla giderilmiyor.
Bel ve boyun ağrılarında akupunktur, diğer fiziksel tıp yöntemleriyle doğru şekilde kombine edildiğinde daha uzun süreli iyilik hali elde ediliyor. Bu yöntemin hastaya özel olarak planlanan fizik tedavi programı ile birlikte uygulanabiliyor. Tüm kas-iskelet sistemi ağrılarında akupunktur tedavisine, hastaya özel egzersiz reçetesi, bel ve boyun okulu eğitimi ve gerekli durumlarda kinezyolojik bantlama ve ortezleme (altta yatan hastalığa uygun olarak tabanlık, boyunluk, korse gibi malzemelerin reçetelendirilmesi) eklendiğinde, sağlanan ağrı azaltımı ve fonksiyon artımının daha kalıcı olduğu gözlemleniyor.
Akupunktur uygulaması aynı zamanda depresyon semptomlarını azaltıcı, endişe ve gerginliği giderici ve psikolojik durumu düzenleyici rol oynuyor. Kişinin kendini iyi hissetmesi, iştahının ve seks dürtülerinin normal düzeyde olması ve psikomotor dengenin sağlanmasında etkili olan serotonin seviyelerinde artış saptanmasına neden olan akupunktur yöntemi bu sayede depresyon tedavisinde de başarı sağlıyor. Özellikle, fibromiyalji ve miyofasiyal ağrı sendromları olarak adlandırılan yumuşak doku romatizmalarına sıklıkla eşlik eden depresif duygu durum, halsizlik, yorgunluk ve uyku bozuklukları akupunktur tedavisine olumlu yanıt veriyor. Akupunktur; hasta seçimi doğru yapıldığında, iyi eğitimli uygulayıcıların elinde güvenli bir tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor. Her hastaya akupunktur yapılmıyor. Bu konu ile ilgili bilimsel ortak görüşe göre, akupunktur; aşırı iğne fobisi olanlara, pıhtılaşma bozukluğu olanlara, acil cerrahi gerektiren durumlarda, lenfödemli kol ya da bacaklara, tümör ve açık yaralara uygulanmıyor. Kalp pili olan hastalara elektroakupunktur yapılmıyor. Gebelik, ağır psikiyatrik bozukluklar, sara hastaları ve kalp pili göreceli sakıncalı durumlar arasında yer alıyor.
Akupunktur noktalarının uyarılması iğne, lazer, ısı, elektrik akımı ve basınç ile sağlanıyor. Günümüzde en yaygın uygulanan akupunktur yöntemi olarak paslanmaz çelik iğneler kullanılıyor. İğnelenecek yer uygun şekilde dezenfekte edilip, sonrasında steril ve tek kullanımlık iğneler tatbik ediliyor. Uygulama tercihen hasta sırtüstü ya da yüzükoyun yatarken yapılıyor. Uygulamada hekimin tercihi ve hastanın tıbbi durumuna göre kulak kepçesi, baş, kollar, bacaklar ya da gövde üzerindeki diğer noktalar kullanılabiliyor. Akupunktur tedavisinde istenen etkinin elde edilebilmesi için, seans süresinin 20-40 dakika arasında olması gerekiyor. Hastanın yakınmalarının şiddetine ve tedavi edilecek tıbbi durumun özelliğine bağlı olarak toplam seans sayısı ve sıklığı hastaya göre değişiklik gösteriyor. Örneğin yeni başlamış şiddetli bir bel ağrısının başlangıcında tedavi günaşırı uygulanıyor. Ağrı şiddeti azaldıkça seansların da arası açılıyor. Daha sonra haftalık seanslarla hasta izleniyor. Ağrı sendromlarında ortalama seans sayısı ise 8-12 arasında değişiyor.
Doç. Dr. İrfan Koca
Doç. Dr. Mehmet Emin Kalender
Doç. Dr. Mehmet Emin Kalender