Depresyon kendini, yaşam sevincinin kaybı, üzüntü, yetersizlik, değersizlik, suçluluk, umutsuzluk, hiçlik ve boşluk duyguları gibi birçok olumsuz duygu ile ifade ederken, diğer taraftan odaklanma güçlülüğü, unutkanlık ve öğrenme zorlukları gibi mental fonksiyon yeteneklerinde gerileme bulgularıyla göstermektedir. Çok ağır seyreden depresyonda bunlara ilaveten yaşamın anlamsızlığı ve intihar düşünceleriyle birlikte algılama ve muhakeme bozukluğunun bir sonucu olarak da sesli veya görsel sanrılar eşlik edebilmektedir.
Depresyonda ruhsal sıkıntıların yanı sıra bedensel olarak sırt ve boyun ağrıları, eklem ve kas ağrıları gibi kas iskelet sistemi belirtileri baş göstermektedir. Depresyonda bütün hormonal aktiviteler etkilendiği için özellikle mide bulantısı, kusma, iştahsızlık ve kabızlık gibi sindirim sistemi bulguları sık eşlik ettiği için bunlara bağlı olarak kilo kaybı sık gözlenen diğer bir şikâyettir.
Klinik olarak ağır seyreden depresyon daha hafif seyreden diğer duygu durumu bozukluklarından ve yas reaksiyonundan ayırt edilmelidir. Distimik bozukluk duygu durumunda dalgalanmalarla seyreden daha hafif bir tablodur. Yas reaksiyonu veya terk depresyonu diye adlandırılan durumlarda ise bir yakınının kaybından sonra veya terk sonucu gelişen depressif bir tablo söz konusudur. Depresyonda tablo daha ağırdır ve gelişmesi için bazen belirli bir sebebe gerek yoktur.
Depresyon haricinde doğal olarak yaşam sürecinde karşılaşılan zorluklar, kayıp ve hayal kırıklıkları sonucunda kişi geçici olarak duygu durumu değişiklikleri yaşamaktadır. Buna benzer durumlar kişilerin hayatında aldığı kararları gözden geçirmesini, yaşanmışlıklardan ders alıp durumlara uyum sağlamasını kolaylaştırır ve zorluklarla başetmesini geliştirmektedir. Ancak depresyon kendiliğinden iyileşme ihtimali olmayan farklı tedavi ve psikoterapi yöntemleri gerektiren bir tablodur.
Kadınların %25 ve erkeklerin %12 hayatlarında en az bir kere depressif davranış bozukluğu yaşamaktadırlar. Kadınların erkeklerden daha sık depresyon rahatsızlığına yakalanmalarının bilinen bir sebebi yoktur. Bu durum beyindeki bazı anatomik ve fizyolojik varyasyonların yarattığı işlevsel farklılıklardan ileri geldiği ve kültürel anlamda yetiştirilme tarzlarında yaşanan farklılıkların geliştirdiği savunma mekanizmalarının etkili olduğu söylenebilir.
Depresyonun tek bir nedene bağlı olduğu söylenemez, depresyonun gelişmesinde birçok faktör tetikleyici veya alt yapıyı oluşturan sebeplerden olabilmektedir, bir nedenin etkili olabileceği gibi birçok farklı nedenlerin bir arada olabilmesi mümkündür. Genetik yatkınlıklar beyindeki biyokimyasal olayları belirlerken sosyokültürel yapı ve yaşanmışlıklar depresyonun oluşmasını ve spektrumunu belirler.
· Yakın birinin kaybı, eş ve iş kaybı, arkadaşlık ve dostlukların yitirilmesi, önem verilen maddi ve manevi değerlerin yok olması, yoğun hayal kırıklıklarının yaşanması kişiyi depresif duruma sürükleyebilir. Bu durumların üstesinden gelebilecek uyum sağlayıcı mekanizmaların uygun bir şekilde kullanılmaması veya yetersiz kalması sonucunda depresyon gelişmektedir.
· Mutluluk getiren ve haz veren eylemlerden uzak kalınması depresyona zemin hazırlayan tutum ve davranışlardandır. Depresyonda olanlar hareketten uzak ve içe kapanık bir hayat tercih ederler, sosyal yaşamdan kendilerini soyutlarlar, mutluluk veren yürüyüş ve spor gibi fiziksel aktivitelerden uzak dururlar. Yaptıkları işlerde kendilerini iyi hissettirecek yaratıcılıktan uzak monoton yaklaşımları tercih ederler. İkili ilişkilerinde olumlu tavırlar yerine şikâyetlerde bulunmayı tercih ederler, yalnız kaldıklarında kendilerini geliştirecek faaliyet ve düşüncelerden uzak olumsuz düşüncelerle zihinsel geviş getirme durumuna geçerler.
· Depresyonda olan kişiler başarıları karşısında kendilerini takdir edemezler, başarısızlıklarında ise kendilerini acımazsızca eleştirme eğilimindedirler. Kendilerini yetersiz, değersiz ve gereksiz hissederler, yaşamın anlam ve manasını yitirirler. İletişim becerileri gerilemiştir veya diğerlerine yeterince özen göstermedikleri için aile, iş ve sosyal yaşantıları çıkmaza girmektedir.
· Yeni başlangıçlar depresyonda olanlar için her zaman zor hatta imkânsız gibi görünmektedir. Bilinmeyenler ve belirsizlikler onları aşırı derecede kaygılanmaktadır, taşınma, yeni bir iş, ilişki veya evlilik gibi önemli kararlar almak onları fazlasıyla tedirgin etmektedir.
· Umutsuzluk, çaresizlik ve çözümsüzlük hisleri depresyonda olanları isteksiz, yorgun ve bitkin düşürmektedir. Düştükleri durumdan hiç bir zaman kurtulamayacaklarmış hissi ise zaman zaman intihar düşüncelerine sebep olmaktadır.
Düşünce tarzının depresyona etkili olduğu bilinen bir gerçektir.
· Otomatik olumsuz düşünceler. Mantıklı görünen, yanlış algı ve muhakeme sonucu gelişen endişe, kaygı ve korkuların, üzüntü, umutsuzluk ve çaresizliğin ürünü olan kendiliğinden beliren düşüncelerdir. Olumsuz yönde niyet okuma, kendine olumsuz sıfatlar yakıştırma, gelecekle ilgili olumsuzluklar beklentileri içinde olma, felaket tellalı gibi her şeyin en kötüsünün olacağı beklentisine girme, olumsuz anlamda her şeyi genelleştirme eğilimi, olumlu örneklerini önemsizleştirme tutumu v.s.
· Olumsuz düşünce kalıpları. Depresyondaki kişilerin geliştirdikleri ve bunlara göre hareket etmeleri gerektiğini düşündükleri olumsuz düşünce şemalarıdır. Herkesin onayını almalıyım, birisi beni beğenmezse sevilmeye değer birisi değilim, kendi yöntemlerimle hiçbir zaman mutlu olamayacağım, bir kere başarısız olduysam beceriksiz biriyim, uzun zamandır bir sorunum var demek ki değişmem mümkün değil gibi temel düşünce şemalarına sahiptirler.
· Temel inançlar. Depresyonda olan kişiler kendilerini değersiz, sevilmeyen, güçsüz ve yetersiz olarak hissetmektedirler, başarısızlıklarına odaklanır başarılanını ise görmezden gelirle
Depresyonun tedavisi mümkün mü?
Depresyon tedavisi mümkün bir ruhsal bozukluktur. Antidepresan ilaçlarla ve psikoterapi desteğiyle oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Depresyonun türüne ve spektrumuna göre, bütüncül ve duygu odaklı psikoterapiler, davranışçı bilişsel yöntemlerin yanı sıra dinamik yönelimli psikoterapilerden ve farkındalık üzerine odaklı terapi yöntemlerinden faydalanılmaktadır.
Trdoktor; blog sayfasıdır. Trdoktor blog sayfası üzerinde doktorların yazdığı makale ve videoları görünütleyebilirsiniz.